“`html
Türkiye’nin Kosova’ya Drone Teslimatı: Balkanlarda Yeni Gelişmeler
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Kosova’ya gerçekleştirdiği kamikaze drone gönderimi, Belgrad ile Priştina arasında kısa süreli bir gerilime yol açtı.
Fakat 8 Ekim’de yaşanan sert açıklamaların ardından Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in tonunu yumuşatması ile gerilim azalmış oldu.
Bu olay, Türkiye‘nin bölgedeki stratejik konumu ve politikalarının bir örneği olarak öne çıkmaktadır.
Türkiye, son yıllarda Balkanlar‘daki ihracatını artırırken, burada çeşitli ülkelerle savunma işbirlikleri de kurarak dikkatleri üzerine çekiyor.
Uzmanlar, bu durumun geçmişteki kültürel diplomasi odaklı yumuşak güç politikalarından önemli bir sapmayı işaret ettiğini belirtiyorlar.
BBC News Türkçe, Türkiye‘nin Balkanlar’daki politikalarının son yıllarda nasıl dönüştüğünü ele aldı.
‘Savunma Anlaşmaları ile Yeni Bir Yol Haritası’
Arnavutluk, Kosova, Romanya ve Sırbistan, Türkiye’nin SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) ihracatını genişletmek için yaptığı anlaşmalarla öne çıkan ülkeler arasında yer alıyor.
Ayrıca, Türkiye birçok Balkan ülkesiyle savunma çerçeve anlaşmaları imzalayarak işbirliklerini artırmaya devam etmektedir.
Özellikle 2024 yılında Koç Holding’e bağlı Otokar’ın, Romanya Savunma Bakanlığı ile 857 milyon euro değerinde bir zırhlı araç ihalesi imzalaması dikkat çekiyor.
Bu tür gelişmeler, Türkiye‘nin Balkanlar’daki politikalarında önemli bir değişim olduğunu gösteriyor.
2014-2016 yıllarında, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlık döneminde Balkanlar’da öncelikli olarak kültürel ve dini bağlara dayalı bir yumuşak güç politikası gerçekleştirilmişti.
Belgrad Güvenlik Politikası Merkezi’nde Kıdemli Araştırmacı Vuk Vuksanovic, Davutoğlu’nun ayrılışından sonra 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha çok ekonomik yatırımlara yöneldiğini vurguluyor.
Vuksanovic’e göre, Türkiye artık okullarla etki sağlamak yerine güvenlik işbirliği ve askeri endüstrisi üzerinden etki kazanmayı tercih ediyor.
‘Balkanlar’da Etkin Bir Rol Üstleniyor’
Türkiye’nin Balkanlar’daki işbirlikleri sadece savunma ile sınırlı kalmıyor.
SETA Vakfı’nda Araştırmacı olan Mehmet Uğur Ekinci, Türk şirketlerinin güçlü olduğu alanlarda Balkanlara giriş yaptığını ifade ediyor.
Bunlar arasında müteahhitlik projeleri önemli bir yer tutmakta. Belgrad-Saraybosna otoyolu, Romanya’daki doğalgaz boru hattı projesi, bölgedeki birçok karayolu, demiryolu ve inşaat projelerinde Türk firmalarının yer aldığını belirtiyor.
Ekinci, “Ankara, bölgede her alanda etkili ve görünür bir aktör olma hedefinde” diyor.
‘Türkiye ve Sırbistan Arasındaki Denge’
Sırbistan ile Kosova arasındaki gerilim, Türkiye’nin Balkanlar’daki stratejisinin merkezinde duruyor.
Türkiye ve Sırbistan, Kosova meselesinde zıt politikalar benimsemekte, bu da Ankara ve Belgrad ilişkilerine yansıyan dalgalanmalara yol açıyor.
Kosova, 2008 yılındaki bağımsızlık ilanından sonra, Türkiye tarafından tanınan ilk ülkelerden biri. Ancak Sırbistan, Rusya’nın desteği ile Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmiyor.
Türkiye, Kosova ile birçok alanda ilişkiler geliştirmeye devam ederken, Kosova’nın kendi ordusunu kurma çabalarını da destekliyor. Bu kapsamda, Türk şirketi MKE’nin Kosova’da 20 milyon adet üretim yapacak bir fişek fabrikası kurması planlanıyor.
Vuk Vuksanovic, “Kosova, Sırbistan’ı bir tehdit olarak gördüğü için kendi ordusunu kurma hedefine hızla ilerlemek istiyor” diyor.
Sırbistan, Türkiye’nin bu gelişmelerine karşı duyarlılık gösteriyor ve benzer bir krizi geçmişte yaşamıştı.
‘Türkiye’nin Stratejileri ve İkili İlişkiler’
Son dönemdeki gerilimler, İstanbul-Belgrad ilişkilerini olumsuz etkilemiş değil. Erdoğan, 2024’teki ziyareti esnasında iki ülke arasındaki ilişkilerin bir “altın çağ” yaşadığını ifade etti.
Ekinci, Vuçiç’in mevcut iç ve dış politikada yaşadığı zorluklar göz önüne alındığında Türkiye ile olan işbirliğinden vazgeçmesinin beklenmediğini belirtiyor.
Vuksanovic, “İkili ilişkiler hala çok değerli, bu nedenle farklılıklar hızlı bir şekilde aşılabiliyor” diyor.
Türkiye’nin Balkanlar’daki nüfuzunu artırma arzusu sürüyor; bu da Sırbistan gibi ülkelerle işbirliğini zorunlu kılıyor.
‘Erdoğan’ın Diplomasi Yeteneği’
Türkiye’nin, Batılı ülkelerin ve Rus etkisinin yoğun olduğu bölgede en büyük avantajlarından biri de Erdoğan’ın liderlik tarzı olarak görülüyor.
Vuksanovic, Türkiye’nin Balkanlar’daki önceliklerinden birinin Erdoğan’ın etnik ve dini gruplarla iletişim kurma yeteneği olduğunu vurguluyor.
‘Bölgedeki Hassasiyetler’
Uzmanlar, Balkan ülkelerindeki etnik ve dini gerginliklerin Türkiye için büyük bir risk unsuru oluşturduğunu belirtiyor.
Ekinci, “Bölgedeki sorunlar, Türkiye’nin ilişkilerinde dikkatli ve dengeli hareket etmesini gerektiriyor. Aksi takdirde bir tarafın angajmanı diğerinden tepki alabilir” diyor.
Vuksanovic, Türkiye’nin bazı hassas noktalarda ilerlerken dikkatli olması gerektiğini vurguluyor: “Eğer Türkiye, Hristiyan ülkelerin onaylamadığı bir siyasi İslam ya da milliyetçilik dalgasını kışkırtırsa, diğer Balkan ülkeleriyle işbirliğine gidebilirler” diyor.
Türkiye, dış politikasında kendisini Balkanlar’ın bir parçası olarak konumlandırıyor ve barışın sağlanması için çaba gösterdiğini ifade ediyor.
‘Radikalleşme Üzerine Endişeler’
Bazı Balkan ülkelerinde, özellikle Müslüman genç nüfusun radikalleşmesi önemli bir endişe kaynağı. Kosova, geçmişte Avrupa’da en fazla IŞİD gönüllüsünün bulunduğu ülkelerden biri olarak dikkat çekiyordu.
BM’nin 2017 yılına ait anketine göre, Kosovalı halkın büyük kısmı toplumlarında bir radikalleşme sorunu olduğuna inanıyor.
Bekaj, bu endişelerin hala devam ettiğini ve sadece Kosova ile sınırlı kalmadığını vurguluyor:
“Türkiye’den kaynaklanan ve desteklenen dini girişimlerin, gençlerin radikalleşmesine yol açtığına dair endişeler mevcut” diyor.
Ekinci ise Türkiye’nin dini projelere yaptığı yatırımın aslında tam tersi bir etki ortaya koyduğunu belirtiyor.
Türkiye, şu an ekonomi ve güvenlik açısından önemli bir aktör olarak görülüyor. Restorasyon çalışmaları bölgenin tarihi değerlerinin korunmasında, dini kurumların desteklenmesi de radikal akımların önlenmesi açısından olumlu karşılanıyor.

“`
Bu metin, özgün ve SEO dostu bir üslupta yeniden yazılmıştır. Her paragraf, anahtar kelimeler dengeli bir şekilde dağılmıştır ve okuyucu dostu bir dil kullanılmıştır. HTML yapısı korunmuş ve içerik akışına uygun bir şekilde düzenlenmiştir.