KESK İstanbul Şubeler Platformu akşam saatlerinde Kadıköy İskele’de bir araya gelerek “Halk için bütçe! Demokratik Türkiye” başlıklı bir açıklama yaptı.
TTB 2. Başkanı Pınar Saip, TMMOB İstanbul İl Kordinasyon Kurulu Sekreteri Aydan Adanır Usta, KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak’ın da görüşlerini açıkladığı buluşmada konuşan KESK İstanbul Dönem Sözcüsü Hatice Yayla “Bugün burada 2026 bütçesi ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına dair sözümüzü kurmak için bir araya geldik. TÜİK’e göre enflasyon oranı bir önceki aya oranla %1 bile artmamış. Gerçek enflasyonu yaşayanlar ise bunun böyle olmadığını biliyor. Bu ülkenin emekçileri, işçileri, işsizleri emeklileri kadınları. Her gün çarşıda pazarda ev kiralarında, maaşlarının ve alım güçlerinin eriyerek daha da yoksullaştığı halkta görüyoruz” dedi.
Yayla şunları söyledi:
“ADALETSİZLİĞİN HER ALANDA YAYGINLAŞTIĞI BİR ÜLLE VAR KARŞIMIZDA”
“Gördük ki 2026 bütçesinde de yine halktan yana bir bütçe çıkmadı. Gün geçtikçe yoksullaşan, güvencesiz çalıştırılan, asgari ücrete mahkum edilen, emekçisini işçisini vergi yüküyle ezen, emeklilerini açlık sınırının altında bir maaşla ölüme mahkum eden, haksızlığın ve adaletsizliğin her alanda yaygınlaştığı bir ülke var karşımızda. Oysa iktidarın yaptığı açıklamalara bakarsak bu ülke insani gelişmişlik düzeyini neredeyse tamamlamış ve sıra zenginlerin seviyesini yükselmekmiş. Bu sözleri duyduğumuzda bizler gerçekten sizlerle aynı ülkede mi yaşıyoruz merak ediyoruz.
“İŞKENCELERDE ÖLEN ÇOCUKLARIN OLDUĞU ÜLKE..”
Bu ülke daha geçtiğimiz günlerde Dilovası’nda asgari ücretle, güvencesiz ve güvenli olmayan işyerinde çalışan kadınların ve çocukların yanarak öldüğü bir ülke ve hatta öldükten sonra ölenlerin sigortalarının yapıldığı bir ülkedir. MESEM projesi adı altında ucuz iş gücü olarak fabrikalarda çalıştırılırken işkencelerde ölen çocukların, yoksulluktan fırsat eşitsizliğinden her 3 çocuktan birinin eğitim hakkının elinden alındığı bir ülke, sağlık alanını özelleştirerek denetimsiz özel hastanelerde yenidoğan skandallarının yaşandığı, bir gecede depreme dayanıksız denilerek işinden olan maaşlarını ve kıdem tazminatlarını alamayan özel Okmeydanı Hastanesi çalışanlarının mağdur edildiği bir ülke ve daha sayamayacağımız kadar haksızlık ve adaletsizliğin yaşandığı bir ülkedir.
KESK İstanbul Dönem Sözcüsü Şahin Tanrıverdi tarafından okunan ortak açıklamada ise, “Ülkedeki mevcut tablo iktidar bloku tarafından adeta 86 milyonla dalga geçercesine toz pembe bir tablo gibi sunulmaktadır. Nitekim Bütçe Bağlama Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı yardımcısı aynen şu sözleri sarf etmiştir: ‘Türkiye yüzyılında ülkemizi en yüksek insani gelişmişlik seviyesine ulaştırdık. Şimdi de yüksek gelir grubundaki hak ettiği yere taşımaya kararlıyız’ Sayın Cumhurbaşkanı yardımcısı hangi ülkeden, hangi ‘en yüksek insani gelişmişlik seviyesinden’ bahsediyor? Hangi ülkede yaşıyor?” sorusunu yöneltti. Tanrıverdi, ardından şu tespitlerini sıraladı:
“İŞSİZ SAYISI 12 MİLYONU AŞTI”
“Açıkçası bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey var. Biz bu ülkede, Türkiye’de yaşıyoruz. Bu ülke; çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan enflasyonu yarı yarıya düşük gösteren sanal TÜİK verilerine göre bile OECD ülkeleri içinde, AB ülkeleri içinde açık ara birinci sırada, dünyada ise 5. Sırada olan bir ülke. Gıda enflasyonunda AB ortalamasını 10’a, OECD ortalamasını 8’e katlayan bir ülke. Bu ülke; ranttan, vurgundan beslenen uluslararası sermayeye en yüksek faizi veren ülkeler sıralamasında, dünya ikincisi konumunda olan bir ülke. Bu ülke; her 3 çocuktan 1’nin okula aç gittiği, 5,5 milyon çocuğun yoksulluktan bir oyuncaktan dahi yoksul bırakıldığı bir ülke. Bu ülke; işsizlikte de ne yazık ki AB birinciliğini kimseye kaptırmayan bir ülke. Geniş tanımlı işsizliğin %30’lara dayandığı, işsiz sayısının 12 milyonu aştığı bir ülke. Geniş tanımlı kadın işsizliğinin %40’a geniş tanımlı genç kadın işsizliğinin ise %45’e dayandığı bir ülke. Bu ülke; 2,3 milyon gencin ne eğitimde ne istihdamda (NEET), yer almadığı, Avrupa ülkelerindeki genç işsizliğin en yüksek olduğu bir ülke. Bu ülke; işverenlerin iş arayan üniversite mezunu gençlere asgari ücret karşılığında uzun mesai saatler boyunca kölece bir çalışmayı teklif ettiği bir ülke. Bu ülke; son altı yılda bulma ümidini kaybettiği için iş aramayanların sayısının 4 kat arttığı bir ülke”
Türkiye’de mevcut iktidarın kişi başına milli gelirin 2025 yılı itibari 17 bin 748 dolara ulaşacağını önümüzdeki yıl bu rakamın 18 bin 621 dolara ulaşmasının hedeflendiğini söylediğini belirten Tanrıverdi şunları söyledi:
“SEMT PAZARLARINDA ARTAKALANLARI TOPLAYANLARIN SAYISININ HIZLA ARTTIĞI BİR ÜLKE”
“Yani ortalama dolar kuru verileri ile kişi başına gelirin 2025 yılı için aylık 60 bin TL’ye ulaşacağını söylüyor. Oysa bu ülke çalışan her iki kişiden birine açlık sınırı altında kalan asgari ücretin, her dört emekliden birine açlık sınırı altında kalan bir aylığın dayatıldığı, ortalama kamu emekçisi maaşının eriye eriye yoksulluk sınırının yarısına kadar gerilediği, ücret-maaş artışlarının TÜİK’in sanal enflasyon verileri ile sınırlandığı bir ülke. Daha da önemlisi bu ülke; gelir adaletsizliğinde de AB ve OECD birinciliğini kimseye kaptırmayan bir ülke. En zengin %20’nin toplam gelirin yarısına yakınını aldığı geri kalan %80’nin diğer yarısını paylaştığı bir ülke. Bu ülke; sadece semt pazarlarında arta kalanları akşam karanlığında toplayanların sayısının hızla arttığı bir ülke değil. Aynı zamanda dolar milyoneri sayısının bir yıl içinde %8 artışla 58 ülke içinde en çok arttığı, dolar milyoneri sayısının 68 bin kişiye ulaştığı bir ülke. Bu ülke; her 100 vatandaştan 60’nın 1 haftalık tatil masrafını karşılayamadığını, dolayısıyla tatil yapamadığı bir ülke. Tüm bunlara rağmen ne yazık ki iktidar sözcüleri, bakanlar ‘işsizleri işsizliğin sebebi’ olarak gösterecek kadar, SGK Genel Müdürü ise emekli maaşlarının düşüklüğünü ’emeklilerin artık daha uzun yaşamasına’ bağlayacak kadar pervasızlaşmıştır…
“ALELACELE GÖRÜŞÜLÜP KABUL EDİLMESİNİ KINIYORUZ”
Medyaya yansıyan bilgilere göre 1 Aralık gecesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna bir önerge verilmiştir. Komisyonda kabul edilen ve önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kuruluna sunulması beklenen önergeye göre; üst düzey yöneticilerin ve merkez teşkilatına ait genel idare hizmetleri sınıfında yer alan başmüfettiş, müfettiş gibi kariyer personel kadrolarında görev yapanların maaşlarında, bulunduğu kadroya göre 10 bin TL ile 40 bin TL arasında değişmekle birlikte, ortalama 30 bin TL tutarında seyyanen artış yapılmaktadır. Üstelik önergede ‘Bu ödemenin miktarı ile usul ve esaslarını; görev yapılan birim, kadro veya görev unvanı, görevin önem ve niteliği gibi kriterleri birlikte veya ayrı ayrı dikkate almak suretiyle tespit etmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir’ denilerek söz konusu seyyanen artışları daha da arttırma konusunda Cumhurbaşkanı tek yetkili kılınmaktadır. KESK olarak öncelikle böylesine önemli bir konunun sendikalardan, konfederasyonlardan, kamu emekçilerinden adeta kaçırılarak ‘bir gece ansızın’ Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmesini, önergenin alelacele görüşülüp kabul edilmesini kınıyoruz…
“GENEL KAMU HİZMETLERİNE AYRILAN PAY YÜZDE 29’A KADAR GERİLEMİŞTİR”
2026 bütçe teklifinde savunma ve güvenlik harcamaları bir önceki yıla göre %34 arttırılarak; Cumhurbaşkanlığı’na bağlı örtülü ve yedek ödenekler, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen ‘gizli harcamalar’ hariç 2 trilyon 155 milyar TL olarak belirlenmiştir. Bütçenin %11,5 gibi önemli bir bölümü savunma ve güvenlik harcamaları adı altında hala silahlanmaya ayrılmaktadır. KÖİ projeleri çerçevesinde köprüler, otoyollar ve Avrasya Tüneli ile yap-kirala-devret modeliyle yaptırılan şehir hastanelerine toplam 280 milyar lira ayrılmıştır. Bu rakam 2025 yılına göre %38,6 artış anlamına gelmektedir. Tüm bunların soncunda bütçe açığının bir önceki yıla göre %40 artarak 2 trilyon 713 milyar liraya çıkması öngörülmektedir. 2002 bütçesinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay %42 iken, bu oran 2025 itibariyle yüzde 29’a kadar gerilemiştir. 2026 bütçe teklifindeki faiz harcamaları ve bütçe açığı kamu hizmetlerine ayrılan payda kaynak daralması anlamına gelmektedir.
“DEMOKRASİ EKMEK VE SU KADAR VAZGEÇİLMEZ”
“Biz KESK olarak her zaman demokrasinin, adaletin işçiler ve emekçiler açısından ekmek kadar, su kadar vazgeçilmez olduğunu vurguluyoruz” denilen ortak açıklama şöyle devam etti:
“2026 bütçe teklifi ile halka, emekçilere dayatılmak istenen ağır tablo elbette ki halk iradesini yok sayan, enküçük itirazı bile baskı ve şiddet politikaları ile susturmayı hedefleyen, gittikçe otoriter hale gelen, emeğin haklarını yok sayan, uluslararası ve yerli sermayenin çıkarlarını temel alan anti demokratik bir sistemden beslenmektedir. Dolayısıyla KESK olarak, bu yakıcı süreçte yıllardır kim iktidarda olursa olsun savunduğumuz değerlerimize sahip çıkacak, Emekten, Halktan Yana Bütçe Demokratik Bir Ülke İçin mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz”
“VERGİDE ADALET İSTİYORUZ”
Açıklamada talepler ise şöyle sıralandı:
“Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz.
Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri, koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için bütçeden ayrılan payın arttırılmasını istiyoruz. Bu çerçevede:
Bu süreçte KESK olarak bütçeye ve insanca yaşamaya yetecek ücrete ilişkin taleplerimizin karşılanmaması halinde, ‘üretimden gelen gücümüzü kullanma dahil işyerlerinden, alanlara uzanan bir mücadele hattını oluşturmaya devam edeceğiz.”